info@pamukhukuk.com    0533 513 35 08

Ruhsatsız Araçlarda Mülkiyet Hakkı ve Müsadere Riski

Ruhsatsız Araçlarda Mülkiyet Hakkı ve Müsadere Riski: Haklarınızı Biliyor Musunuz?

A.      Giriş

Ruhsatsız bir aracın devri noter aracılığıyla yapılmasa da araç satışının fiilen gerçekleşmesi ve bu ilişkinin taraflarca açıkça kabul edilmesi halinde mülkiyet hakkı geçerlilik kazanabilir. Yargıtay, baştan beri ruhsatsız olan araçlar bakımından noter satışı zorunluluğunun aranmayacağına karar vermiştir. Her ne kadar Türk Ceza Kanunu”TCK” 54. Madde gereği iyi niyetli üçüncü kişinin malının müsaderesine karar verilmesi mümkün değil ise de Mahkeme tarafından söz konusu aracın ruhsatsız olması halinde aracın kendisine ait olduğunu iddia eden iyi niyetli üçüncü kişiye iade edilmeyerek araç hakkında müsadere kararı verildiği görülmektedir.

İşbu bilgi bültenimizde özetle ruhsatsız araçlarda mülkiyet hakkı ve ispatı, TCK 54 gereği iyi niyetli üçüncü kişinin malının müsaderesine karar verilip verilemeyeceği ve CMK 131 gereği elkonulan eşyanın iadesi hususlarına ilişkin incelemelere yer verilmiştir.

B.      Ruhsatsız Araçlarda Mülkiyet Hakkı ve İspatı

KTK Md. 20/d’ye13 göre, “Tescil edilmiş motorlu araçların her türlü satış ve devirleri …. araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak noterlerce yapılır…” Bu bir geçerlik şartıdır. Buna uyulmaksızın yapılan bir devir işlemi batıl olup, mülkiyeti karşı tarafa geçirmez; aracın zilyetliği karşı tarafa devredilmişse, burada ancak haricen bir devir yapılmış olur. Ancak hemen belirtmeliyiz ki, bu şekil zorunluluğu yalnızca tescil edilmiş araçlar için geçerlidir. Henüz trafik siciline tescil edilmemiş bulunan, mesela ‘sıfır kilometre’ tabir olunan motorlu araçların (yahut yeni olsun ya da olmasın gümrükten alınan motorlu araçların) mülkiyet devirlerini hedefleyen sözleşmeler için herhangi bir geçerlik şekli öngörülmemiştir. Şu hâlde bu tür tescilsiz araçların devri için yapılacak satış, bağışlama, mal değişimi (trampa) gibi sözleşmeler, taraflar aksini öngörmedikçe herhangi bir şekilde yapılabilir. Böyle bir kararlaştırılmış şekil olmadıkça sözleşmenin herhangi bir şekilde yapılmış olması mümkün ve geçerlidir. Bu sözleşme aynı zamanda taraflar arasındaki borçlandırıcı işlemi oluşturmaktadır. Bundan sonra sözleşmenin ifası maksadıyla motorlu aracın mülkiyetinin devredilmesi gerekecektir. Bunun için motorlu aracın zilyetliğinin teslim yahut zilyetliğin nakli sonucunu doğuran diğer bir yol ile alıcıya devredilmesi gerekli ve yeterlidir. Bu sonuncu işlem bir tasarruf işlemi niteliğindedir. Borçlandırıcı işlem olarak kabul ettiğimiz sözleşme bu tasarruf işleminin sebebini teşkil etmektedir. (Yrd. Doç. Dr. Ekrem KURT, Motorlu Araç Mülkiyetinin Devri, Tescili ve Harici Devirler,s.f.7,8,15)

Bkz. Y. 13. HD’nin, 25.5.1992 tarihli 3983/4898 sayılı kararına göre “Davacı ile davalı Arslan arasında 8.9.1988 tarihli düzenlenmiş olan protokole göre dava konusu trafikte kayıtlı olmayan traktörün adı geçen davalı tarafından davacıya devir ve teslim edildiği ve davacının zilyetliğine geçtiği anlaşıldığı gibi esasen davalı Arslan da bu yönü kabul etmektedir. Traktörün trafik kaydı ve plakası bulunmadığından menkul bir mal gibi satışı ve zilyetliğinin devri ile mülkiyeti davacıya geçer. 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 20/d maddesi gereğince ancak trafikte kayıtlı araçların noterde satışı gerekli olup henüz kayıt ve tescil edilmemiş araçların adi bir belge ile satışı ve mülkiyetin nakli mümkündür. Dava konusu traktörün de trafik kaydı ibraz edilmediği için davacıya mülkiyetin geçtiğinin kabulü gerekir. Öte yandan, davaya müdahil sıfatıyla katılan Asaf dahi bu traktörün gerçek maliki olduğunu ve elinden rıza ve muvafakatı dışında alındığını ispat etmemiştir. Diğer yandan aracın Emniyet Müdürlüğü’ne teslimi şeklinde hüküm kurulması dahi doğru değildir. Çünkü menkul niteliğindeki bu aracın elde bulundurulması yasak olmayıp sadece trafiğe çıkartılması yasaktır. Bu nedenle aracın zilyetliğinin nakli için teslim edilmesi gerekir. Öyleyse mülkiyetin davacıya geçtiğinin tespitine karar verilmesi gerekir” YKD 1992, C.XVIII, S.8, s.1232-1233)

Bu tür hiçbir zaman trafik siciline konu edilmemiş araçların devrinde noter huzurunda satış sözleşmesi düzenlenmesi şart değildir. Öyle ki noter huzurunda satış sözleşmesi düzenlenecek şartı, yalnızca tescile tabi araçlar için geçerlidir. Nitekim gerek doktrinde gerek Yargıtay kararlarında, tescilsiz araçların devrinde noter şartının aranamayacağı, zilyetliğin mülkiyetin karinesi olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu bağlamda, aracın ruhsatsız olması ya da noter satış sözleşmesiyle devredilmemiş olması, kişinin iyi niyetli iktisabını ortadan kaldırmaz. Aracın fiilen devralınarak uzun yıllar boyunca kullanılmasına ilişkin fiili durum ve tanık beyanları mülkiyetin zilyetlikle kazanıldığını açıkça ortaya koyabilecektir.

C.      TCK 54 Gereği İyi Niyetli Üçüncü Kişinin Malının Müsaderesine Karar Verilip Verilemeyeceği

Eşya (mal) müsaderesinin belli bazı şartları vardır. Bu şartlar şunlardır :

1. Müsadere Konusu Eşya İyiniyetli Üçüncü Kişiye Ait Olmamalıdır: Kural olarak suç ile ilgisi olan eşya kime ait olursa olsun müsadere edilir. Ancak, iyiniyetli üçüncü kişiye ait eşya suçta kullanılsa bile müsadere edilemez.(TCK md. 54/1) Ceza kanunundaki bu iyiniyet kavramı, Medeni Kanun’daki iyiniyet kavramından farklıdır. Üçüncü kişi kendisine ait eşya suçta kullanıldığını bilmiyorsa iyiniyetli kabul edilir. İyi niyetli üçüncü kişi suçun işlenişine iştirak etmemiş, suçun işlendiğinden haberdar olmayan kimsedir. Başka bir deyişle kişinin suça bulaşmamış olması, kendisine ait şeyin suçla ilişkilendirilmiş olduğundan hiçbir biçimde haberinin olmamasıdır. Yine iyiniyetli sıfatına sahip olabilmesi için kişinin suçun işleneceğini de bilmemesi gerekir.

2. Müsadere Uygulamasında Orantılılık İlkesi: Müsadere, devletin mülkiyet hakkına en ağır müdahale şekillerinden biridir. Mülkiyet hakkına müsadere yoluyla yapılan müdahalenin işlenen suç ile orantılı olması gerekir. Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesi, işlenen suça göre daha ağır sonuçlar doğurmamalıdır. Eşyanın müsadere edilmesi işlenen suça göre daha ağır sonuçlar doğuracaksa müsadere hakkaniyete aykırı olup orantısız olacaktır (TCK md. 54/3)

TCK m.54’ün gerekçesinde; “…müsaderenin Anayasada yer alan mülkiyet hakkını zedelememesi için, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın müsaderesine karar verileceği kabul edilmiştir. Ancak, bunun için, eşyanın iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerekir. Başka bir deyişle, kişinin suçun işlenmesine iştirak etmemesi, suçun işlenişinden haberdar olmaması durumunda, sahibi bulunduğu eşya bir suçun işlenmesinde kullanılmış olsa bile, müsadereye hükmedilemeyecektir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle müsadere edilemeyecektir. Ancak bu eşyanın niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsaderesine hükmedilecektir.” ifadelerine yer verilmiş ve iyiniyetli sıfatını haiz olabilmek için suçun işlenişine iştirak edilmemesi ve suçun işlenmesinden haberdar olunmaması gerektiği belirtilmiştir.

İyiniyetli üçüncü kişilerin eşyası hakkında müsadere kararı verilemeyecek olmasının sebebi, yani kanun koyucunun bu düzenlemenin getirilme amacı, aksi kabulün “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesi ile uyuşmayacak olmasıdır. Belirtmeliyiz ki; iyiniyetli üçüncü kişiye ait eşyanın müsadere edilememesi, TCK m.54/2’de belirtilen suça konu eşyanın ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir nedenle imkansız hale gelmesi gibi bir imkansızlık hali olmayıp, “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesi gereğince bir müsadere yasağı olarak kabul edilmektedir.

D.     CMK 131 Gereği Elkonulan Eşyanın İadesi

Suça konu eşya hakkında uygulanan tedbir kararlarının yargılama sonuna kadar devam ettirilmesi, iyiniyetli üçüncü kişilerin mülkiyet hakkını orantısız şekilde sınırlamakta ve hak ihlallerine sebebiyet vermektedir. Yukarıda açıkladığımız üzere; iyiniyetli üçüncü kişilere ait eşyanın TCK m.54 uyarınca müsadere edilemeyeceğinin yetkili makamlarca tespit edilmesi halinde, CMK m.131/1’e göre ilgilisine iadesine karar verilmesi gerekmektedir.

CMK 131. maddesi gereğince, “Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, re’sen veya istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir. ” Bu kapsamda, müvekkil hakkında açık ve bağlayıcı nitelikte ceza hukuku kapsamında bir tespitte bulunulmaksızın, mülkiyet hakkı kapsamında aracın müsadere edilmesi hukuka ve orantılılık ilkesine aykırıdır.

E.      Sonuç

Sonuç olarak; hiçbir zaman trafik siciline konu edilmemiş araçların devrinde noter huzurunda satış sözleşmesi düzenlenmesi şart değildir. Öyle ki noter huzurunda satış sözleşmesi düzenlenecek şartı, yalnızca tescile tabi araçlar için geçerlidir. Nitekim gerek doktrinde gerek Yargıtay kararlarında, tescilsiz araçların devrinde noter şartının aranamayacağı, zilyetliğin mülkiyetin karinesi olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu bağlamda, aracın ruhsatsız olması ya da noter satış sözleşmesiyle devredilmemiş olması, kişinin iyi niyetli iktisabını ortadan kaldırmaz. Aracın fiilen devralınarak uzun yıllar boyunca kullanılmasına ilişkin fiili durum ve tanık beyanları mülkiyetin zilyetlikle kazanıldığını açıkça ortaya koyabilecektir.

Suça konu eşya hakkında uygulanan tedbir kararlarının yargılama sonuna kadar devam ettirilmesi, iyiniyetli üçüncü kişilerin mülkiyet hakkını orantısız şekilde sınırlamakta ve hak ihlallerine sebebiyet vermektedir. Yukarıda açıkladığımız üzere; iyiniyetli üçüncü kişilere ait eşyanın TCK m.54 uyarınca müsadere edilemeyeceğinin yetkili makamlarca tespit edilmesi halinde, CMK m.131/1’e göre ilgilisine iadesine karar verilmesi gerekmektedir.

Bu anlamda; hakkınızda ruhsatsız aracınıza ilişkin açılan müsadere talebinin değerlendirilmesi davası mevcut ise sürecin doğru ilerlemesi anlamında hukuki destek almak önem arz etmektedir.

Saygılarımızla

Pamuk Hukuk Bürosu

Ruhsatsız Araçlarda Mülkiyet Hakkı ve Müsadere Riski
Başa dön